Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye’nin sivilleşmesi için zamanında ulusalcı ve milliyetçi çevrelerden gelen bütün eleştirileri göğüsleyip cesur demokratikleşme raporları hazırlatmış, Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girmesi için tam destek vermiş ve Avrupa Birliği yolunda ilerlemesi için de hükümete baskı yapmış bir kuruluş. Ama büyük patronların kuruluşuna son dönemde bir haller olmaya başladı. TÜSİAD, yakın geçmişiyle artık iyice çelişkiye düştü.
Önce IMF’yle yapılacak anlaşma konusunda hükümet ile TÜSİAD arasında tartışma çıktı. TÜSİAD, IMF’yle hemen anlaşma yapılıp alınacak borcun iş dünyasına verilmesini istedi. Hükümet ise haklı olarak, kamu maliyesinde sorun olmadığını belirtti ve IMF’nin anlaşma için öne sürdüğü ‘vergilerin yükseltilmesi ve kamu harcamalarının azaltılması’ koşullarının yaşanan dünya krizinde mantıklı olmadığını ileri sürdü.
Buna rağmen TÜSİAD tatmin olmadı. Hükümete yerine getirmesi için bir süredir bastırdığı ‘vergi indirimi ve devlet desteği’ yönündeki kendi talepleri, IMF’nin Türkiye’den istekleriyle çeliştiği halde TÜSİAD bu tutarsızlığa da aldırmadı. IMF ile hemen anlaşma yapılmasında ısrar etmeye devam etti.
Hatta ısrarını öyle tırmandırdı ki, önceki gün yaptığı Ankara ziyaretinde IMF’yle acil anlaşma konusunda kendisine yeni destekler aradı. Ve TÜSİAD, tarihinde ilk kez MHP’yi ziyaret etti. Oysa 2007’deki genel seçimler öncesinde parti liderlerinin seçim programlarını işadamlarına anlatması için düzenlediği toplantılar, TÜSİAD’ın MHP ile aralarını açmıştı.
Toplantıya davet edilen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, halktan önce TÜSİAD’ın önüne çıkmayı sert bir dille reddetmişti. Seçim bildirgesini öncelikle halka ilan etmenin doğru olacağını söyleyip, TÜSİAD’ın davetine hemen uyan ve programını vatandaştan önce TÜSİAD’a sunan parti liderlerine de kızmıştı. Hatta Devlet Bahçeli düzenlenecek toplantının yeri ve saatinin TÜSİAD tarafından tek taraflı belirlenmesine de büyük tepki göstermişti ve TÜSİAD’la görüşmemişti.
İşte bütün bu atışmaları unutan TÜSİAD, MHP’den ve sürekli devletçi olmakla eleştirdiği CHP’den destek istemek zorunda kalan bir işadamları derneğine dönüştü. Hatta onlarla aynı fikirleri savunduğunu açıkladı.
Peki, TÜSİAD niçin bu noktaya geldi? Daha doğrusu bu noktaya geriledi? Geriledi, çünkü TÜSİAD bugüne dek seçilmiş hükümetlere hep söz geçiren vazgeçilmez bir elit zümre olarak kendini gördü. Geçmişte pek çok bürokrat atamasına karıştı. Her defasında da istediğini yaptırdı. Ama şimdi yaptıramıyor, zira iktidardaki AKP Hükümeti yükselen Anadolu sermayesinden destek alıyor. Bürokratların atanmasında da TÜSİAD’a danışmıyor.
Çünkü Türkiye ve güçler dengesi değişti. Türkiye’deki ilk 500 büyük şirket arasına artık Anadolu’dan gıda, tekstil, kâğıt, ziynet eşyası, ambalaj, mobilya, orman ürünleri ve temizlik eşyası üzerine çalışan şirketler girdi. Anadolu’nun sermaye gücü ve yeni zenginleri İstanbul burjuvazisine tam anlamıyla alternatif oldu.
TÜSİAD ise değişimi kabullenip yeni zenginleri içine alacağına, onları dışladı. Sonuçta da kendisi dünyadaki yeni dalganın dışında kalmaya başladı ve kaybetme sürecine girdi.
TÜSİAD hâlâ IMF ile anlaşma yapmayı kurtuluş olarak görüyor. Ve aynı IMF gibi hükümetin yerel yönetimlere bütçeden kaynak aktarmasını mali disiplini bozan eylem olarak eleştiriyor. Peki aynı TÜSİAD kamu harcamalarını gereksiz arttıran ve ödemeler dengesini bozan silah alımlarına niye karşı çıkmıyor? Hadi IMF, ‘gelişmekte olan ülkeler silah alsın ki gelişmiş zengin ülkelerin ödemeler bilançosu bozulmasın’ düşüncesiyle davranıyor, TÜSİAD niye Türkiye ekonomisi için hiç akılcı olmayan bu düşünceyi açığa çıkarmıyor?
TÜSİAD, bu görüşlerini değiştirmezse... Türkiye’nin yeni dinamiklerine göre kendini yenilemeyip, gelişmekte olan ekonomilerin izlediği küresel yolu anlamazsa ve ‘rant kollama’ aşamasından ‘rekabetçi üretim’ aşamasına denk düşen fikirleri kavramazsa kaybetmeye devam edecek ve bugünlerini de arar hale gelecek. Bizden uyarması...
Taraf